Hayatta iki sey basima geldiginde dunyada bir tek ben bunu yasiyorum sandim. Biri kizim doğduğunda digeri de babam öldüğünde. İlkinde ne kadar mutluluktan yere göğe sığamadımsa ikincisinde de o kadar kahroldum acıdan. Biri elini tuttugum gelecegim digeri sirtimi yasladigim dagim. Ikisi birlikte en buyuk hayalim, en buyuk sukur sebebim. O zaman cok farkinda olamasam da hayatimin en en en mutlu gunleri Defne`nin dogumundan babamın ölümüne kadar gecen 10 aymış. Ve bu satirlari yazabilmem de babam gittikten sonra 1.5 seneyi buldu. Parmaklarim makina gibi yazsa da bu satirlari, düğümlenen boğazım, akan gözyaslarim ve icimdeki o koca bosluk 1,5 degil 10,5 yil da gecse ustunden, bu hissin hic degismeyecegini anlatiyor bana.
Ilkokulda yazdigim kompozisyonlardan bu blogda yazdigim postlara kadar bugune kadar nerde ne yazdiysam her zaman ilk okuyucum olmustu babam. Simdi yine yukardan bu satirlari ilk onun okuduguna eminim. O yuzden yazmaya devam edicem. Bugune kadar kizim icin yazdigim yazilari bundan sonra babam icin yazicam. Hayatta herseyden cok sevdigi, uğruna öldüğü Defne`sini anlaticam ona. Benim hayattaki en buyuk şansım babamının kizi olmaktı, umarim bir gün ben de onun kadar mükemmel bir ebeveyn olabilirim kızıma. Babam hep ‘keske’ yok derdi, ben de onun istedigi gibi keskesiz bir hayat yasamaya ve yasatmaya calisicam elimden geldigince.Ve her melissa agaci kokusunda, her temmuz ayinda, Defne’nin her Naip dede değişinde, her yağan yağmurda biraz sen olucaksin baba. Hep yanibasimda…